21 Eylül 2011 Çarşamba

kaybolmaya gidiyorum

küçüktük epey. ben, ablam bir de amcamın oğlu marko. (adı marko değildi tabi. ablası bir çizgi filmde duyup da ona böyle diyeli beri tüm mahalle öyle diyorduk biz artık) neyse. işte küçüktük, annemize kızmıştık. hepimiz. bir araya gelmiştik. annelerimizi üzme gayesiyle safları sıklaştırmıştık. kaybolmaya karar verdik üç çocuk. kaybolmaya gidelim, kaybolalım ki onlar da üzülsün dedik. çok bir seçeneğimiz yoktu. ev dört yol ağzındaydı. üçüne daha önce gitmiştik. dördüncüden ilerleyince çingeneler vardı. ve öyle demişlerdi, çingeneler sizi kaçırır, dilenci yapar, oralara gitmeyin. biz de oraya gittik, dördüncü yola. neyse. annemin arkadaşı gördü. siz dedi, ne iş? kaybolmaya gidiyoruz dedik. tuttu ellerimizden. geri getirdi anneme. neyse işte . bugün Didem Madak'ın bir şiirini okudum.

"İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!"

diyor bir yerlerinde. ben yine gidiciyim biraz. sanıyorum biraz kaybolup dönücem.

Hiç yorum yok: