geçen hüseyin usta bir postun altına yaptığı yorumda "sen tanrı olsaydın?" la başlayan bir soru sordu.. bir miktar zihnimi meşgul etti bu soru.
düşündüm ve sonuca vardım, ben tanrı olsaydım, ki benden tanrı olmaz, ilk iş halkların karşeşliği ve barışı için pre-mens sendromunda bir miktar değişiklik yapardım. mesela göğüsler daha çok büyüsün ama sinirlilik- gerginlik hali ortadan kalksın. bakın ciddiyim. işin geyiğinde değilim. sinirlilik hali ortadan kalkınca pre-mens dönemindeki kadın kocasına, sevgilisine, sevdiceğine duruduk yerde çıkışmayacak. çıkışılan koca, sevgili işe gidince durduk yerde çaycısına, alt rütbedekine gene durduk yerde çıkışmıyıcak. durduk yerde savaşlar, kavgalar, can sıkıntıları olmayacak..
dahiyane değil mi.
evet.
ben de dünyanın en yüzeysel insanıyım.
evet.
25 Mayıs 2010 Salı
19 Mayıs 2010 Çarşamba
kömür karası
işçiler madenci olurken ölme riskini biliyorlardı diyen başbakanımıza, tanrın seni yaratırken bu kadar kalpsiz olabileceğini biliyor muydu? diye sormak isterim..
belki o işçilerin başka çaresi yoktu evlerine ekmek götürmek için, Türk halkının 3'te birinin senin partine oy verdiğini varsayarsak belki de o 30 işçiden 10'unun evinde en az 3 çocuk, en az 4 can vardı doyurulması gereken...
belki o işçilerin başka çaresi yoktu bile bile her gün ölüm korkusuyla çalışmak dışında.
tamam inançlı biri değilim, hala kafam karışık bir tanrının olup olmadığıyla ilgili ama sayın başbakanım hepimiz bir işe girişirken bardağın dolu tarafıyla başlıyoruz. eminim ki ne o maden işçileri ne de seni yaratan tanrın işlerin bu kadar çığrından çıkabileceğini hesaba katmamıştır..
belki o işçilerin başka çaresi yoktu evlerine ekmek götürmek için, Türk halkının 3'te birinin senin partine oy verdiğini varsayarsak belki de o 30 işçiden 10'unun evinde en az 3 çocuk, en az 4 can vardı doyurulması gereken...
belki o işçilerin başka çaresi yoktu bile bile her gün ölüm korkusuyla çalışmak dışında.
tamam inançlı biri değilim, hala kafam karışık bir tanrının olup olmadığıyla ilgili ama sayın başbakanım hepimiz bir işe girişirken bardağın dolu tarafıyla başlıyoruz. eminim ki ne o maden işçileri ne de seni yaratan tanrın işlerin bu kadar çığrından çıkabileceğini hesaba katmamıştır..
dead man
Nobody: Did you kill the white man who killed you?
William Blake: I'm not dead. Am I?'
rüyalarda ölünce,öldürünce, yaralanınca kan akmaz derler..kan akmayınca öldüğüne, öldürdüğüne inanmak zor gibi. ama kan akmasa da ölen birileri olabiliyor. acıtmadan, farketmeden öldürenlerimiz de var, evet. öldürdüklerim oldu, öldüğüm de oldu ama bu repliği okuyunca daha bir netleşti.. farketmeden öldürüldüğüm, silindiğim hala rüya devam ediyor sandığım, gerçek-replik yüzüme çarpınca da "I'm not dead, am I?" dediklerim ne çok birikmiş..
(jim jarmusch'un Dead Man filminden bu replik.şiddetle tavsiye ederim.)
7 Mayıs 2010 Cuma
görükmez adam
yalnızlıktan muzdarip çocuklar hayali arkadaşlar, görükmez adamlar yaratıp onlarlan konuşuyollar. biz de bir gün facebooku yüceltip diğer gün bloğa yüklenip öteki gün en çok twitterda post giriyoruz. itiraf ediyorum her gün bir başka görükmez hayali arkadaşımı kayırıyorum.
bugünki etkinlik saatimizin sonuna geldik.
hadi çocuklar özetleyelim bugün ne öğrendik: facebok,blog vs pek cici görükmez adamlarımız olan regresyonlarımızmış.
yarın yine aynı saatte..saalıcakla
ağlanacak halime ne yapayım bilemedim.
bu su hiç burmaz dur desen durmaz
benden adam olmaz.
azıcık da olmaz.
ayinesi iş ola ki kişinin lafa bakılmaz imiş.
iş'te döndüm durdum bulamadım,
kalktım bloga geldim baktım ettiğim laflara,
laf lafı açmış da az biraz laflmışız da
neyleyim duramadım
ben kendimi bulamadım.
kelam güçtür derler,
gel bul beni dediysem eğer
kastım gel buldur benidir
elçiye zeval olmaz.
kabulünsem benden adam olmaz.
bu su hiç burmaz dur desen durmaz
benden adam olmaz.
azıcık da olmaz.
ayinesi iş ola ki kişinin lafa bakılmaz imiş.
iş'te döndüm durdum bulamadım,
kalktım bloga geldim baktım ettiğim laflara,
laf lafı açmış da az biraz laflmışız da
neyleyim duramadım
ben kendimi bulamadım.
kelam güçtür derler,
gel bul beni dediysem eğer
kastım gel buldur benidir
elçiye zeval olmaz.
kabulünsem benden adam olmaz.
4 Mayıs 2010 Salı
montla sıç
3 Mayıs 2010 Pazartesi
mohsen namjoo-nobahari
mohsen namjoo'nun facebookta paylaşılan bir şarkısının altında gördüm bu şiiri.. bilemedim gerçekten şarkının sözlerimi. (bilen varsa bilgi versin lütfen)
önce tekrar tekrar şarkıyı dinledim, sonra tekrar tekrar şiiri okudum. derinlerde bir yere dokundu, elimin uzanmadığı.. dilimin söylemeye varmadığını yüzüme vurdu..
"Olur da olamazsam buralarda Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum,uyumak.. Yüzyıllarca uyumak..
İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım Bu yolları yan yana yürümekten yanayım..
Erguvanlar açmaya başladı,mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri,kokuna bi isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim.
Geldiğinde bir masada kahvemizi yudumlayıp, heyecanla dedikodu yapacağız, sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim..
Biraz sessizlik olacak sonra Sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın.
Cümlelerim topallayacak,ağır aksak kelimelerle soracağım; Nasılsın? Nasılsın derken bile iyi olmana dualar edior olacağım..
Hiçbir sözümüz umutsuzluk taşımayacak, inanacağız, inandıracağız, yaşadığımız cehennemin cennete dönüşeceğine.
Herkesin unuttuğu küçük bir çocuğa gülümseyerek, İnsanların koşarak geçerken farketmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık vererek..
Ve bırakarak bu dünyanın tümm kandırmacılarını kendimize insanca bir yol çizeceğiz! Gelmek isteyen ardımıza düşecek..
Gel ! Orda mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencilce değil bu isteğim.
Birgün hiç gelmemeye karar vererek gidersen,bavulumu hazırladım geçmişi koymadım içine,adı ‘ geçmiş’ olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye !
Gitme ! Seni şah damarıma sakladım,adım atarsan yırtılır derim,kanar dizlerim. Ölürüm.Birdaha ayrılığı kaldıramam ,yüküm ağır !
Susma ! Kelimelerin senin ayak izlerin. Nereye gittiğini bulamazsa ölür benim ellerim !
Seni Seviyorum …"
önce tekrar tekrar şarkıyı dinledim, sonra tekrar tekrar şiiri okudum. derinlerde bir yere dokundu, elimin uzanmadığı.. dilimin söylemeye varmadığını yüzüme vurdu..
"Olur da olamazsam buralarda Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum,uyumak.. Yüzyıllarca uyumak..
İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım Bu yolları yan yana yürümekten yanayım..
Erguvanlar açmaya başladı,mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri,kokuna bi isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim.
Geldiğinde bir masada kahvemizi yudumlayıp, heyecanla dedikodu yapacağız, sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim..
Biraz sessizlik olacak sonra Sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın.
Cümlelerim topallayacak,ağır aksak kelimelerle soracağım; Nasılsın? Nasılsın derken bile iyi olmana dualar edior olacağım..
Hiçbir sözümüz umutsuzluk taşımayacak, inanacağız, inandıracağız, yaşadığımız cehennemin cennete dönüşeceğine.
Herkesin unuttuğu küçük bir çocuğa gülümseyerek, İnsanların koşarak geçerken farketmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık vererek..
Ve bırakarak bu dünyanın tümm kandırmacılarını kendimize insanca bir yol çizeceğiz! Gelmek isteyen ardımıza düşecek..
Gel ! Orda mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencilce değil bu isteğim.
Birgün hiç gelmemeye karar vererek gidersen,bavulumu hazırladım geçmişi koymadım içine,adı ‘ geçmiş’ olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye !
Gitme ! Seni şah damarıma sakladım,adım atarsan yırtılır derim,kanar dizlerim. Ölürüm.Birdaha ayrılığı kaldıramam ,yüküm ağır !
Susma ! Kelimelerin senin ayak izlerin. Nereye gittiğini bulamazsa ölür benim ellerim !
Seni Seviyorum …"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)