26 Eylül 2011 Pazartesi

tırtılların asla asla asla kahverengi bot giymeyeceğini bilmeyenlerle ne konuşabilirim ki? hadi diyelim en mantıklı gerekçeleriyle tırtılların niçün kahverengi bot giyebileceğini açıklamaya çalışan birini de dinleyebilirim. ama üzgünüm! "saçmalama lütfen Pınar! hiç bot giyen bir tırtıl gördün mü?" diyene zerre tahammülüm yok.

24 Eylül 2011 Cumartesi

küçükken bir şeyi çok yiyince karnımda onun ağacının yeşerdiğini sanırdım. sanıyorum annem sakız yutma alışkanlığımı bırakmam için böyle bir yalan uydurmuştu ya da karpuzu çekirdekleriyle yediğim için. tam hatırlayamıyorum. küçük bir çocuğun hayal gücünü besleyebilecek bir yalan.
saçmalamayın, artık büyüdüm. tabii ki biliyorum sigaranın ağaçta yetişmediğini. karpuz gibi yerde büyüyor o. ama kahvenin dalları uzuyor gibi. arada çıtırtılarını duyuyorum.

21 Eylül 2011 Çarşamba

kaybolmaya gidiyorum

küçüktük epey. ben, ablam bir de amcamın oğlu marko. (adı marko değildi tabi. ablası bir çizgi filmde duyup da ona böyle diyeli beri tüm mahalle öyle diyorduk biz artık) neyse. işte küçüktük, annemize kızmıştık. hepimiz. bir araya gelmiştik. annelerimizi üzme gayesiyle safları sıklaştırmıştık. kaybolmaya karar verdik üç çocuk. kaybolmaya gidelim, kaybolalım ki onlar da üzülsün dedik. çok bir seçeneğimiz yoktu. ev dört yol ağzındaydı. üçüne daha önce gitmiştik. dördüncüden ilerleyince çingeneler vardı. ve öyle demişlerdi, çingeneler sizi kaçırır, dilenci yapar, oralara gitmeyin. biz de oraya gittik, dördüncü yola. neyse. annemin arkadaşı gördü. siz dedi, ne iş? kaybolmaya gidiyoruz dedik. tuttu ellerimizden. geri getirdi anneme. neyse işte . bugün Didem Madak'ın bir şiirini okudum.

"İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!"

diyor bir yerlerinde. ben yine gidiciyim biraz. sanıyorum biraz kaybolup dönücem.

15 Eylül 2011 Perşembe

türlü çeşit sanat olduğunu söylüyorlar. hurafe. bence bir küfretmek sanattır bir de matkap kullanmak. ama matkap önemli.
bir gün çat diye ölürsem dersiniz; keyfince küfredemediği için kahrından öldü. küfretmek mühim, ihmal etmeyin.

5 Eylül 2011 Pazartesi

siz ne renk diyor?

4 yaşındaki "prenses" dolmuşta teyzesiyle söyleşiyor, şöyle:

4- nerdeydin?
- doktora gittim teyzecim.
4- iğne mi yaptı?
- hap verdi teyzecim.
4- ne renk?
- pembe.
4- hıı benimkinden..

sağlık sorunlarımı anlatırken hapımın renginin sorulduğu bir dünyaya kaçacağım ben. sizlere sevgiler.